Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şehitlere ağlamak

“Söz verdim, ağlamıyorum oğlum” Başlığın mottosundaki ifade, Şırnak’taki elim helikopter kazasında hayatını kaybeden askerlerimizle ilgili bir gazete haberinden alınma. Şehit düşen askerin ailesi metanetini bu sözlerle ifade etmiş. Ülkemiz, uzun yıllardır terörle mücadele içinde. Vatanı böldürmemek için, dışardan beslenen iç ihanetlere karşı mücadele sırasında pek çok evladı toprağa düştü. Elbette her bir şehit yalnız ailesinin değil, bu vatanda yaşayan herkesin yüreğini dağlıyor, acı veriyor. Ne var ki, terör, ülkemize karşı iç ve dış saldırılarını devam ettirdikçe bu mücadele sürecek. Ancak ben bu yazıda, kimi kesimler nezdinde değişen şehitlik algısı üzerinde durmak istiyorum. Bakü Temsilciliği görevini yürütürken, Kafkas İslâm Ordusu’nun Azerbaycan’da kalan askerlerinin hayatları ile ilgili bir araştırma yapmış, çocukları ile röportajlar gerçekleştirmiştim. Orada Kayseri İncesu/Kızılören köyünden Kafkas İslâm Ordusu’na katılan Topaloğullarından Mustafa ile ilgili bir hâtır

Bir muharririn ölümü: Akif Emre "Mazlum Uygurların gür sesiydi o"

Bu haftaki yazımda, Fenerbahçe Basketbol Takımının Avrupa Ligi şampiyonu olması sırasında yaşanan tablodan hareketle, insan yetiştirme ve kültür problemi üzerine düşüncelerimi paylaşmak niyetindeydim. Ne var ki 24 Mayıs günü yaşanan bir kayıp, konunun değiştirilmesi zarureti doğurdu. Evet, rahmet-i Rahman’a kavuşmuş olan Akif Emre’den söz ediyorum. Akif Emre ile çok yakından tanışmıyordum. Birkaç kez çeşitli ortamlarda kısa sohbetler etme dışında yüz yüze çok fazla görüşmemiz de olmadı. Ancak Akif Emre, benim için, Doğu Türkistan konusundaki dik duruşu ve en zor zamanlarda verdiği destekler yönüyle ayrı bir yerdeydi. Doğu Türkistan meselesi Türkiye kamuoyu için her zaman ilgi duyulan bir konu olmasına karşın özellikle basında konjonktürel olarak farklı bakış açılarının ortaya çıktığına da tanık olmaktayız. Bu durum, meseleyi görmemezlikten gelmek şeklinde tezahür edebildiği gibi, kimi vakitler de, Çin’in yaydığı enformasyona uygun yorumlar şeklinde ortaya çıkabilmektedir. Özellikle kon

Görüntü ve Hakikat

" Hızır) şöyle dedi: “… Şimdi sana, sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim.” Kehf: 18/78 Belgesel sinemayı nasıl tarif edebilirsiniz diye bir soru sorulsa sanırım soruya hemen herkes “gerçek” kavramına atıfta bulunarak cevap verecektir. Öyledir de. Belgesel, gerçekliğin sinema teknikleri ve estetikle görselleştirilmesidir ve denilebilir ki, sanatın bilimle en çok buluştuğu alanlardan biridir. Bundandır ki, belgeseldeki görüntü gerçekle özdeşleştirilir. Ama bu her zaman böyle midir?.. Kameranın en büyük zaaflarından biri, bize, istediğini göstermesidir. Çoğunlukla, olanın önemli ve büyük bir kısmı dışarıda kalır. Seyrettiklerimiz bütüne dair özetlemelerdir; bir sürecin belli bir parçası, bir bütünün çeşitli açılardan ekrana getirilen kısımlarıdır. Belgesel seyrederken, aslında biz, gerçeği zihinsel olarak tamamlarız. Ancak, birçok zaman görüntünün anlattığı ile gerçek arasında büyük farklar, zıtlıklar olabilir. Görünen, gerçek olmayabilir. Görünen gerçekle uyuşuyorsa, bun