Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bığır Kendindeki Şehit Asker Mezarı

Bığır Kendindeki Şehit Asker Mezarı “Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin 89-cu Yıldönümü Anısına” “Evet, Azerbaycan’ın her bir cihetinde şairin tasvir ettiği sarmaşıklı bir mezar bulursunuz ki, kızlar, gelinler tarafından ziyaretgah haline getirilen bu mezar, kardeş imdadına koşan Türk’ün mezarıdır" Mehmet Emin Resulzade* Bığır Kendini (köyünü) bilir misiniz bilmem. Bakü’den Gökçay’a Karameryem yoluyla giderken, solda, tepelerin ardında kalan bir kenttir. Yola yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta olan Bığır kentine dönen yolun ana yol ile birleştiği köşede, 1918 yılında Rus-Ermeni işgalci birliklerine karşı yapılan savaşta şehit olan Türk Kafkas İslam Ordusu’na mensup zabit ve askerlerin hatırasına dikilmiş bir abide de bulunmaktadır. Bu yol güzergahı, her geçişimde bana tesir eden, beni farklı bir alemin içine aparan güzergahlardan biridir. Buraları her ziyaret ettiğimde, tarih kitaplarında o gün yaşananlarla alakalı olarak okuduklarım, çeşitli bölgelerde yaşayan insanlardan dinl

Yeni Siyaset Faktörü Olarak Doğal Gaz

Yeni Siyaset Faktörü Olarak Doğal Gaz Yılbaşında Rusya'nın Ukrayna'ya verdiği doğal gazın fiyatını fahiş bir rakama yükseltmesi ile başlayan çalkalanma hala devam ediyor. Geçen hafta sonu, Gürcistan'a gaz taşıyan hatta meydana gelen patlama sonucu bu ülkenin, kara kışta temel ısınma aracı olan gazdan mahrum kalması ve son olarak da, İran'ın Türkiye'ye vermekte olduğu gazın hacmini ciddi oranda düşürmesi bu konunun yeniden gündeme oturmasına yol açtı. Beraberinde de, “acaba doğal gaz sahibi ülkeler kendi dış politika parametreleri doğrultusunda doğal gazı siyasi bir argüman olarak mı kullanmaya başladı” tartışmaları yeniden yoğunlaştı. Bu konuda, en keskin çıkışı Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili yaptı ve ülkesine gaz taşıyan hatta meydana gelen patlamayı Rusya'nın bir sabotajı olarak değerlendirdi. Saakaşvili'ye göre, Rus yetkililer daha önceden, Gürcistan'a gelen enerji ve doğalgazı kesebilecekleri veya hatlarda meydana gelecek patlama ile k

Yeni Dünya Düzeni ve Ukrayna Faktörü

Yeni Dünya Düzeni ve Ukrayna Faktörü Bilindiği gibi, Ukrayna Avrasya coğrafyasının önemli ülkelerinden birisidir. Konumu ve insan unsuru itibariyle Avrupa ve Rusya arasında nüfuz mücadelelerinin ve güç denemelerinin bir barometresi işlevi görmektedir. Bir Osmanlı hakimiyeti dönemi de yaşayan, daha sonra Rus Çarlığı ve ardından Sovyetler Birliği’nin kontrolü altına giren Ukrayna, gönül olarak Rusya’da uzak olmasına rağmen, uluslar arası reel politiğin bir sonucu olarak, sanki hep bu ülkenin terkibinde farz edilmiştir. Bu zan, gerek tarihi hakikatler, gerekse beşeri yapıya uygun değildir. Ancak, uluslar arası alanda, uzun zaman muhafaza edilmiş, “arka bahçeler” politikaları yüzünden böyle bir imaj hakikat kisvesine bürünmüştür. Ukrayna artık bağımsız bir devlettir ve bölgesel bir aktör haline gelebilmek için günden güne daha çok mesafe kat etmektedir. Diğer yandan, geçen yıl gerçekleşen iktidar değişiminden sonra, Rusya ile olan siyasal ilişkilerinde belli bir soğuma meydana gelmişti

Yurtdışında 10 Kasım

Yurtdışında 10 Kasım Önceki gün Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 67. yıldönümüydü. Uzun yıllar bir yas şeklinde ifa edilen bu gün, 1980’li yıllarda değiştirilerek, Atatürk’ü daha iyi anlamaya yönelik bir güne çevrildi. 10 Kasım günü Türkiye’de yayınlanan çeşitli görsel ve yazılı basın organları, Cumhuriyetin kurucusunun farklı hususiyetlerine değinen programlar, yazılar yayınladılar. Fakat, bir de Atatürk’ün yurtdışını çıkınca daha iyi görünen ve bugün Türkiye Devletinin ufkunu genişleten yönü var ki, bunun üzerinde çok fazla durulmadığı görülmektedir. Öncelikle şunu söylemek gerekir ki, Mustafa Kemal Atatürk, çok geniş dış politika ufku olan bir liderdi. Bunun en somut göstergelerinden birisi, 1921 yılında, düşman henüz Sakarya Irmağının batısında, güney bölgelerimiz ve İstanbul işgal altındayken dönemin Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa’ya gönderdiği talimattır. Burada Mustafa Kemal, Afganistan hükümetinin talep ettiği subaylarla ilgili Fevzi Paşa’ya talimat verirken, Afga

Azerbaycan kültürünün tanıtılması ve TRT’nin rolü

Azerbaycan kültürünün tanıtılması ve TRT’nin rolü 2004 yılının sonlarında bir çekim için Berde’ye gitmiştik. Bizi orada karşılayan rehberlerimiz, önce Berde Türbesi ya da Nüşabe Kalası adlarıyla adlandırılan bir abidenin yanına götürdüler. 1322 yılında inşa edilmiş bu yapı, geçen yüzyılın tüm tahribatlarına rağmen göz alıcılığını kaybetmemişti. Turkuaz çinilerle işlenmiş dış duvarı, yapının üstüne geçen yüzyıl başlarında atılan iğreti beton yığınına rağmen, bölge insanının mimari zarafetini ve gelişmişliğini bugüne yansıtıyordu. Türbenin etrafını ise topraktan bir kale çevreliyordu. Bir çok yeri sonradan restore ve inşa edilmiş olsa da, milattan öncelere ait bir yapıydı ve bu toprak kale insanı zaman tünelinden geçirerek yüzyıllar öncesine götürüyordu. Yazının girişinde bu eski toprak kale ve onun ortasında yükselen türbeden söz etmemin amacı, Azerbaycan kültürünün zenginliğini ve tarihi derinliğini anlatabilmek içindir. Gerçekten ülkenin neresine gidilirse gidilsin, böyle geniş ve

Japonya ve Türk Dünyası

Japonya ve Türk Dünyası 1980'lerde TRT'de yayınlanan “İpek Yolu” belgeselini hatırlarsınız. Yayınlandığı dönemde büyük ilgi uyandıran belgesel, yoğun talep üzerine, o zaman henüz tek kanal olan devlet televizyonunda pek alışık olunmayan bir şekilde, üst üste iki kez yayınlanmıştı. Belgeselin asıl önemi ise, neredeyse tarih kitaplarımızda okuma parçaları olarak kalan ve “arkaik” bir mantalite ile algılanan atayurttaki soydaşlarımızı yeniden keşfetmemizi sağlamasıydı. Bu belgesel ile oralarda Türkçe konuşan, bizim gibi yaşayan, kültürel beraberliğimizi devam ettiren insanlar olduğunu keşfetmiştik. Beş bin metreyi aşan dağların ortasında kurulu ve deniz seviyesinden 150 metre aşağıda bulunan Turfan'ı görmüş, Türkiye Türkçesi'nde kullanılan “turfanda” sözünün oradan çıkıp Anadolu'ya geldiğini öğrenmiştik. -Ne yazık ki, bu günlerde bu güzelim deyim, “sera” kelimesi ile unutulmak üzeredir. Yine, Türkçe'nin dil abidesi olan “Divan-ı Lügat-it-Türk”ün müellifi Kaşgarl

Artan Japon – Çin Gerginliği ve Bölgesel Dengeler

Artan Japon – Çin Gerginliği ve Bölgesel Dengeler Bir süreden beri, özellikle Çin kamu oyunda Japonya’ya karşı bir hareketin yükseldiğini görmekteyiz. İkinci Dünya Savaşı yılları eksenli olarak başlayan bu tavrın, gitgide bir Japon düşmanlığına çevrilme istidadı gösterdiği dikkat çekmektedir. Çin’de, Japon büyükelçiliğine saldırılar, şiddet boyutlarına varan sokak eylemleri gözle görülür bir şekilde yoğunlaşmıştır. Ancak, daha da önemli olan, Çin halkının bu davranışının resmi makamların politikaları ile örtüşmesidir. Çin yetkilileri, adeta bu hareketleri teşvik etmekte ve ilişkilerin gerginleşmesi politikası takip etmektedirler. Bunun son örneği de, savaş sırasında “seks köleliği” iddiasına Japon tarih kitaplarında yer verilmesi konusunda olmuş ve Çin, Japonya’ya karşı yine kışkırtıcı bir yöntem seçmiştir. Bilindiği gibi, 19. yüzyıla kadar her iki devlet, izolasyonist yani içe kapanmacı bir siyaset takip etmişlerdir. Sömürgeci devletlerin bu ülkeleri dünya ticaretine açma çabaları i

Hınalık (Xınalık) Köyünü Ziyaret

Hınalık (Xınalık) Köyünü Ziyaret Ne zamandır sizlere, Azerbaycan’ın son derece ilginç bir yöresi olan Hınalık’tan söz etmek, oraya yaptığım seyahat izlenimlerimi paylaşmak istiyorum. Ama ne var ki, Türk dünyasını ilgilendiren gelişmeler o kadar hızlı cerayan ediyor ki, bunu sürekli ertelemek mecburiyetinde kaldım. Hiç olmazsa Ramazan Bayramını karşılamaya başladığımız bu günde bunu gerçekleştireyim istiyorum. Hınalık köyü Azerbaycan’ın kuzeyinde Dağıstan bölgesine yakın bir yerde bulunuyor. Bu köyü görmek isteme sebebim ise, burada dünyada benzeri olmayan, özel bir dilin konuşulduğu bilgisi. Köye, Kuba şehri üzerinden gidiliyor. Kuba’ya uzaklığı 56 km. Ancak, dağlara doğru bir seyahat yapılacağı ve yolun özelliğinden dolayı 2,5 – 3 saat kadar sürüyor yolculuk. Eskiden toprak olan yol, biz gittiğimizde büyük ölçüde asfaltlanmıştı. Sonraki günlerde eksik kalan kısmı da tamamlandı. Ancak, yine de yer yer uçurum kenarlarından geçtiği için dikkatli gitmek gerekiyor. Kuba’nın sayfiye yerl

Tienenman’dan 16 Yıl Sonra

Tienenman’dan 16 Yıl Sonra “Kalbimizin yarısı burdaysa yarısı Çin’dedir Ama Sarı Nehre doğru akanların değil Tienenman alanında ezilenlerin içindedir” Zülfü Livaneli’nin seslendirdiği “Asya/Afrika” şiirinden 4 Haziran günü, 1989’da gerçekleşen ve dünyayı sarsan Tienenman olaylarının 16. yıldönümüydü. (Bu özgürlük çağrısı yapan öğrenciler arasında Pekin’de öğrenim gören önemli sayıda Uygur Türkleri de vardı. Örneğin, hareketin liderlerinden birisi, Örkeş Nur Muhammet Devleti adlı bir Uygur öğrenciydi.) Bu yıl, bazı küçük ayrıntılar ve “dipnot”lar dışında pek hatırlayan olmadı. Halbuki bu, Çin’in olduğu gibi, dünya tarihinin de en önemli hürriyet taleplerinden biriydi ve çok kanlı bir şekilde bastırılmasına rağmen, arkasında unutulmayacak izler bırakarak sona erdi. Şüphesiz, tek başına tankların karşısına dikilen genç öğrencinin fotoğrafı bile tek başına Tienenman’ın sembolü olarak hafızalardan silinmeyecek bir hadisedir. Bu olaylar, onlarca yıl süren ve Çin halkını derin yoksu

Enver Paşa’nın Doğu Türkistan Konusundaki Faaliyetleri

  "Türkistan topraklarında bir er gibi savaşırken toprağa düşmesinin 92. yıldönümü anısına" Bilindiği gibi Enver Paşa, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İttihat ve Terakki’nin diğer önde gelenleriyle birlikte Türkiye’den ayrılmıştı. Enver Paşa’nın bu tarihten sonraki hayatı hakkında, gerek yurt içinde gerekse yurt dışında çeşitli eserler yazılmıştır. İşte bunlardan birisi de Japon tarihçi Prof. Dr. Masayuki Yamauchi tarafından kaleme alınan “Hoşnut Olamamış Adam – Enver Paşa, Türkiye’den Türkistan’a” adlı eserdir. Bağlam Yayınları tarafından neşredilen kitap, başta Türk Tarih Kurumu olmak üzere, çeşitli ülkelerin arşivlerinden yararlanılarak yazılmış. Daha da önemlisi, Enver Paşa ve yakın arkadaşlarının mektupları temel olarak alındığından, bizlere bu dönemdeki faaliyetlerle ilgili birinci el kaynaklar sunması ve olayların bizzat yaşayanlar tarafından nasıl değerlendirildiğini göstermesi bakımından oldukça yararlı. İşte biz de bu yazıda, adı geçen kitabı esas alarak, Enver

Ceyhun ile Ceyhan arasındaki yeni nehir : BTC

Ceyhun ile Ceyhan arasındaki yeni nehir : BTC Önce hepinizi saygıyla selamlar, böylesine önemli bir sempozyumu düzenlediği için sayın Başkana minnettarlığımı sunmak isterim. Sempozyumun adını ilk duyduğumda içimde büyük bir heyecan uyandı. Çünkü, yıllardır özlemini duyduğum ve niçin ikisini bir araya getiren bir proje ortaya konmuyor diye hayıflandığım bir adı vardı: Ceyhun’dan Ceyhan’a. Aslında hepinizin bildiği gibi Ceyhan Ceyhun demekti. Türkistan’dan Türkler akıp gelirken Ceyhun ve Seyhun da onların ardından akmaya başlamış ve bir Türk denizi olduğu zamanları da gördüğümüz Akdeniz’e Ceyhan ve Seyhan olarak dökülmeye başlamışlardı. Bu mana da Türkistan ve Türkiye, aynı zamanda Ceyhun ve Ceyhan, Seyhun ve Seyhan da demektir. Ceyhun ve Seyhun Meveraünnehr’e hayat verirken, Ceyhan ve Seyhan da Çukurova’ya hayat vermektedir. Tebliğimde, yüzyıllar sonra Ceyhun ile Ceyhan’ı yeniden birbirine bağlayan bir başka modern ırmaktan, Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattından bahsetmek ist

Karabağ Sürgünleri (Karabağ'daki Ermeni İşgalinin Yurtsuz Bıraktığı İnsanlar)

Karabağ Sürgünleri Sovyetler Birliği’nin dağılması pek çok halk için yeni ve umutlu bir başlangıç oldu. Azerbaycan sınırları içindeki Dağlık Karabağ özerk bölgesi ve çevresindeki yerleşimlerde yaşayan Azeriler için ise büyük acıların, bitmeyen bir trajedinin miladıydı. O tarihte dünyanın gözleri önünde bir etnik temizlik suçu işlendi. Ermenistan’ın işgaliyle bir milyona yakın Azeri topraklarından sürülüp atıldı. Binlercesi öldürüldü. Dünyanın suskunlukla geçiştirdiği olayın üzerinden 14 yıl geçti. Vagon-evlerde, çadır şehirlerde, derme çatma barınaklarda yaşam mücadelesi veren Azeriler, evlerine dönmeyi bekliyor. Ermenistan ise işgal ettiği toprakları ilhak etmekten söz ediyor. Öfkesine hakim olamıyordu. “Dört ay” dedi, “Hocalı kuşatma altında yaşadı, tam dört ay”. Anlattığı II. Dünya Savaşı’ndan uzak ve yabancı bir sahne değildi. Burnumuzun dibinde, daha geçenlerde yaşanmış bir trajediydi. Bütün dünyanın yaşandığı sırada ilgisiz kaldığı, bugünse hatırlamak bile istemediği bir tr

Kayseri'de Uygurlar

Kayseri'de Uygurlar -Eratna Devleti’nden Günümüze- Anadolunun, Selçuklular ile başlayıp Osmanlılarla devam eden ve –hatta- günümüze kadar uzanan tarihi boyunca Orta Asya Türkleri ile ilişkilerinin özel bir yeri vardır. Yüzyıllar boyunca, Oğuzlar başta olmak üzere, hemen hemen her Türk kavminden insanlar Anadolu’ya yerleşmişlerdir. Denilebilir ki, Orta Asya Anadolu için bir tür beşeri kaynak rolü oynamıştır. Bu bağlamda, sayısal olarak daha az da olsalar, bugünkü Orta Asya coğrafyasından farklı bir çok Türk boyu da Anadolu’nun yeniden inşasında çeşitli katkılarda bulunmuşlardır. Öyle ki, bugün bile kendi boy ve coğrafya adlarıyla varlıklarını devam ettiren çeşitli Orta Asya Türkleri’nin izlerine rastlamak mümkündür. İznik’teki Selçuklular döneminden kalma Kırgız türbesi, daha sonraki yüzyıllara Anadolu’nun çeşitli bölgelerine dağılmış Özbek tekkeleri, Tarsus’taki Türkistan şehitliği gibi... [1] Fakat bunların arasında en dikkate değer olanı, şüphesiz Uygur Türkleri ve Kayseri coğra