Ana içeriğe atla

Yeni Dünya Düzeni ve Ukrayna Faktörü

Yeni Dünya Düzeni ve Ukrayna Faktörü


Bilindiği gibi, Ukrayna Avrasya coğrafyasının önemli ülkelerinden birisidir. Konumu ve insan unsuru itibariyle Avrupa ve Rusya arasında nüfuz mücadelelerinin ve güç denemelerinin bir barometresi işlevi görmektedir.
Bir Osmanlı hakimiyeti dönemi de yaşayan, daha sonra Rus Çarlığı ve ardından Sovyetler Birliği’nin kontrolü altına giren Ukrayna, gönül olarak Rusya’da uzak olmasına rağmen, uluslar arası reel politiğin bir sonucu olarak, sanki hep bu ülkenin terkibinde farz edilmiştir. Bu zan, gerek tarihi hakikatler, gerekse beşeri yapıya uygun değildir. Ancak, uluslar arası alanda, uzun zaman muhafaza edilmiş, “arka bahçeler” politikaları yüzünden böyle bir imaj hakikat kisvesine bürünmüştür.
Ukrayna artık bağımsız bir devlettir ve bölgesel bir aktör haline gelebilmek için günden güne daha çok mesafe kat etmektedir. Diğer yandan, geçen yıl gerçekleşen iktidar değişiminden sonra, Rusya ile olan siyasal ilişkilerinde belli bir soğuma meydana gelmiştir. Bunun Avrasya bölgesinde önemli yapısal değişmelere kapı açacağını iyi gören üçüncü devletler, Ukrayna’daki yaşanmakta olan süreci kendi lehlerine çevirebilme uğruna yoğun bir mücadeleye girişmişlerdir.
Bu arada, Bağımsız Devletler Topluluğu’na üye olan Ukrayna da, Rus nüfuz sahasından çıkabilmek için farklı bölgesel işbirliklerine de önderlik etme çabasına girişmiştir. Bu, bir anlamda, İkinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye’nin Sovyet genişlemesini önleyebilmek için İslam ülkeleri arasında oynadığına benzer bir role benzemektedir. Hatırlanacağı üzere, o dönemde Bağdat Paktı, CENTO gibi bölgesel ittifaklarda Türkiye ön planda hareket ediyordu. Aynı durum, bugün için, postsovyet alanda Ukrayna tarafından oynanmaktadır.
Nitekim, önce GUUAM olarak adlandırılan ve Özbekistan’dan Azerbaycan’a uzanan bir coğrafyada, Batı değerlerine daha yatkın bir bölgesel işbirliği örgütü kurulmasına öncülük eden Ukrayna, Özbekistan’ın birlikten ayrılması ve örgütün zayıflaması üzerine, başka ittifak arayışlarına girişmiştir. Yine, bunun bir argümanı olarak, Ukrayna’nın postsovyet alanda demokrasi önderliği rolüne soyunduğu dikkat çekmektedir. Ukrayna sanki, gerçekleştirdiği “turuncu devrim”den sonra, kendi içerisindeki demokrasi sorunlarını tam anlamıyla çözebilmiş gibi, bölgesel demokrasi hareketlerinin taşıyıcı ülkesi ve hamisi gibi takdim edilmeye başlamıştır. Yine, son günlerde basına yansıdığı gibi, Ukrayna’nın NATO’ya üyeliği tartışılmakta, Ukrayna’da bir araya gelen Avrupalı liderler Ukrayna’yı “pazar ekonomisi”ne uygun ülke ilan etmektedirler. Bunun da, yeniden şekillenmekte olan uluslar arası kutuplaşmanın Avrasya izdüşümünde, Batı yanlısı politikalar lehine bir durum meydana getirme amacına yönelik olduğu açıktır.
Tabii ki, Rusya Ukrayna’dan kolay kolay vazgeçmeyecektir. Bunun belli bir gerginlik oluşturması da kaçınılmazdır. Nitekim, Rusya Varşova Paktı benzeri yeni bir askeri ittifak için zemin yoklamaktadır. Bunlar da gösteriyor ki, önümüzdeki dönemde Ukrayna dikkatlice izlenmelidir.
Abdulhamit Avşar
Zaman Azerbaycan, 03.12.2005

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Selçukluların Tarih Sahnesine Çıktığı KAYIP ŞEHİR: CEND

Nehrin ötesi anlamına gelen “Maveraünnehr”, Ceyhun Irmağı’nın kuzeyinde uzanan merkezî Asya bölgesini anlatır.   Müslüman Araplar, bu tanımlamayı, Grekler ve Romalıların klasik literatüründe kullanılan “Transoksiyana” sözünün tam karşılığı olarak kullanmışlardır. Bölgenin güney sınırlarını Ceyhun Irmağı (Amuderya) belirlerken, kuzey sınırlarında da Seyhun Irmağı (Sirderya) uzanır. Maveraünnehr, tarihin ilk dönemlerinden itibaren önemli yerleşim yerlerinden biri olmuş, medeniyetlere, cihan imparatorluklarına beşiklik etmiştir. Anadolu’ya, adları, Ceyhan ve Seyhan olarak taşınan bu ırmaklar arasında uzanan uçsuz bucaksız toprakları bir tenakuzlar coğrafyası olarak tanımlamak yanlış olmaz… Buralarda seyahat ederken verimli ovaların hemen ötesinde ufukları kaplayan bozkırlar karşılar insanı… Seyredenlere azamet duygusu veren yüce dağların zirvelerinden ise karlar hiç eksilmez… Aynı zamanda bir imparatorluklar beşiğidir Seyhun ve Ceyhun arası engin topraklar… Renkli ve sonsuzmuş

Çöl Ortasındaki Medeniyet Havzası: TURFAN

Rus kâşif Kuznetsov, “Orta Asya’yı gezen herhangi birine ayrımların dışında aklında ne kaldığını soracak olursanız, size ‘çelişkiler’ diyecektir” der. Gerçekten de anayurdun uçsuz bucaksız coğrafyasında, her yerde ve her şeyde insanda hayranlık uyandıran bir tenakuzla karşılaşmak âdeta tabii bir durumdur. Kadim İpek Yolu’nun en önemli ticaret merkezlerinden biri olan Doğu Türkistan’ın Turfan şehri, bu çelişkilerin en bariz misallerinden biri olarak karşımıza çıkar.   Şehrin kuzeyinde uzanan efsanevȋ Tanrı Dağlarının 5445 metre yüksekliğindeki Bogda Tepesi, yılın her günü buzullar ve karlarla örtülü iken, d ünyanın Lut Gölünden sonraki ikinci çukurunda yerleşen Turfan ise, denizden 154 metre aşağıda kurulmuştur ve sıcaklık yılın pek çok ayı boyunca 40 derecenin üstünde seyreder, yazın ise 50 dereceyi bulur.   Bu sebeple "od vahası", “alev vahası” olarak da adlandırılır. Şehrin etrafını çevreleyen dağların adları da bu tenakuzu gözler önüne serer ve coğrafya hakkınd

ÖRNEK BİR BÜYÜKELÇİLİK

            Bugün bayram... Gönüllerimizin umutla dolduğu, sevinç içinde olmamız gereken günler, bugünler... Bu sebeple ben de bu anlamlı günde, ülkemiz için yurtdışında yapılan güzel faaliyetlerden söz etmek, bu konudaki hatıralarımdan yola çıkarak bazı gözlemlerimi aktarmak istiyorum. Örneğim de son yurtdışı görev yerim Kazakistan'dan olacak.               Öncelikle söylemek gereken, bulunduğum süre içinde ülkemizin Kazakistan'daki büyükelçiliğinin çok gayretli, samimi ve kardeşçe hislerle çalıştığıdır. Her düzeydeki büyükelçilik mensuplarının iki ülke ilişkilerinin daha da geliştirilmesi, güçlendirilmesi için nasıl samimi çaba gösterdiklerini görerek ülkem adına hep sevinmişimdir.               Elbette bunda, ülkemizin dış misyonlarındaki yeni görev anlayışının büyük rolü olduğu kuşkusuzdur. Ancak insan unsurunun da en az bunun kadar önemli olduğu da bir gerçek. Örneğin ben ilk gittiğimde Astana Büyükelçisi olan Sn. Nevzat Uyanık, Müsteşar Sn. Özlem Hersan idi ve onların lid