Ana içeriğe atla

Azerbaycan kültürünün tanıtılması ve TRT’nin rolü

Azerbaycan kültürünün tanıtılması ve TRT’nin rolü

2004 yılının sonlarında bir çekim için Berde’ye gitmiştik. Bizi orada karşılayan rehberlerimiz, önce Berde Türbesi ya da Nüşabe Kalası adlarıyla adlandırılan bir abidenin yanına götürdüler. 1322 yılında inşa edilmiş bu yapı, geçen yüzyılın tüm tahribatlarına rağmen göz alıcılığını kaybetmemişti. Turkuaz çinilerle işlenmiş dış duvarı, yapının üstüne geçen yüzyıl başlarında atılan iğreti beton yığınına rağmen, bölge insanının mimari zarafetini ve gelişmişliğini bugüne yansıtıyordu.
Türbenin etrafını ise topraktan bir kale çevreliyordu. Bir çok yeri sonradan restore ve inşa edilmiş olsa da, milattan öncelere ait bir yapıydı ve bu toprak kale insanı zaman tünelinden geçirerek yüzyıllar öncesine götürüyordu.
Yazının girişinde bu eski toprak kale ve onun ortasında yükselen türbeden söz etmemin amacı, Azerbaycan kültürünün zenginliğini ve tarihi derinliğini anlatabilmek içindir. Gerçekten ülkenin neresine gidilirse gidilsin, böyle geniş ve zengin bir tarih ve kültür yadigarlıkları ile karşılaşılır.
Geçmişten günümüze uzanan bu görkemli miras, beraberinde aynı zenginlikte bir kültürü de getirmekte. Bilindiği gibi, bu anlamda “kültür” ile “uygarlık” arasında yakın bir ilişki vardır. Nitekim Azerbaycan özelinde, bu durumu açık bir şekilde müşahade etmek mümkündür.
Daha binli yılların başlarında Nizami gibi bir dehayı bağrından çıkaran bu topraklar, iki binli yılların başlarında da Üzeyir Hacıbeyli gibi bir başka harikulade simaya beşiklik etmiş; bu durum bu iki şahsiyetin dönemleri öncesinde, sırasında ve sonrasında, adı bugüne gelebilmiş ya da gelememiş sayısız kıymete beşik olmuştur. Şüphesiz bütün bunlar, genel Türk kültürünün bir parçasıdır; hem etkilemiş, hem de etkilenmiştir.
Ancak, bilindiği gibi içinde yaşadığımız modern çağ, bir tanıtım ve takdim çağıdır. Bu imkanı kullanabilenler kendi maddi ve manevi değerlerini dünya ölçeğine taşıyıp, evrensel bir hale getirebilirken, çok daha büyük zenginliğe sahip olunsa da, tanıtımı yapılamayanlar kendi kabuğuna mahkum bir halde kalabilmektedir.
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT), program kapasitesi, yayın ağı ve ulaştığı seyirci kitlesi bakımından dünyanın ilk beş yayın kurumu arasındadır. TRT’nin yayınları dünyanın 5 ayrı kıtasında, dünya nüfusunun 2/3’ne ulaşabilmektedir. Uydu vasıtasıyla bütün bu coğrafyada seyredilebilen 6 ayrı televizyon, 4 ulusal, 5 bölgesel, 2 özel amaçlı radyo kanalıyla birlikte, 26 dilde yayın yapan Türkiye’nin Sesi radyosunu bünyesinde bulundurmaktadır.
2004 yılı Eylül ayından itibaren TRT, yurt dışına yayın yapan TRT-İNT ve TRT-TÜRK kanallarının program yapısında önemli değişiklikler yapmış ve özellikle Türk dünyasına yönelik yayınlarını gerek muhteva, gerekse sayı bakımından zenginleştirmiştir. Bu bağlamda, bu dönemde Azerbaycan’la ilgili programların sayısında da önemli artışlar sağlanmıştır. Artık TRT’nin müzikten belgesele, dramadan kültür programlarına kadar her tür kuşağında Azerbaycan yer almakta ve gündeme getirilmektedir. Ayrıca, Genel Müdürümüz Şenol Demiröz’ün Azerbaycan’a resmi ziyaretleri sırasında yaptıkları temaslar ve Azerbaycan Devlet Radyo ve Televizyon Şirketi ile imzalanan işbirliği anlaşması sonucunda karşılıklı yardımlaşma ve program üretimi daha da ivme kazanmıştır
TRT’nin Azerbaycan Temsilciliği olarak biz de, uzun araştırmalar ve planlama çalışmaları sonucunda, yeni bir program konsepti ortaya koyduk ve Ocak 2005’ten itibaren uygulamaya başladık. Bu düşüncenin temel amacı, burada bulunmamızın ruhuna uygun olarak Azerbaycan’ın tarihini, kültürünü, coğrafyasını, sesini dünyaya en güçlü şekilde duyurmaya katkıda bulunabilmektir.
Bunun için her biri ayrı formatta beş ayrı program hazırlamaktayız: Adım Adım Kafkaslar, Ziyalılarla Kültür Gezileri, Bakü Esintileri, Hazar’dan Bakış ve Hayat Akarken.
“Adım Adım Kafkaslar”, bir gezi ve tanıtım programı. Burada Azerbaycan merkezli olarak tüm Kafkas coğrafyasının kültürünü, sosyal hayatını, folklorunu, tarihi ve turistik yerlerini tanıtmayı amaçlamaktayız. Azerbaycan’da da asıl hedefimiz Bakü dışındaki bölgelere geziler yapmaktır. Çünkü, oralarda tanıtılmayı, gündeme getirilmeyi bekleyen yüzlerce kültür ve tarih hazinesi bulunmaktadır. Bu amaçla bugüne kadar, 10’u aşkın şehir ve bölgeye giderek çekimler yaptık. Ve bu çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Amacımız, 1 yıl içerisinde Azerbaycan’ın tüm şehir ve bölgelerini dünyaya tanıtabilmektir.
Bunun dışında programda, Azerbaycan’ın önemli tarihi olaylarını da gündeme getiriyor, belgeler ve canlı şahitler yoluyla dünya komu oyunun dikkatine sunmaya çalışıyoruz. Mesela, “20 Yanvar” ve “Hocalı” olaylarını özel bir araştırma ve etkili bir program formatı yoluyla ele aldık ve yayına verdik. Bu programlar oldukça etki uyandırdı. Yine “İçeri Şehir” konusunda yaptığımız program da oldukça ilgi topladı.
“Ziyalılarla Kültür Gezileri” programında ise, ülkenin önde gelen aydınlarının gözüyle, Azerbaycan’ın hem kültür adamları hem de maddi manevi kültür değerlerini tanıtmayı amaçlıyoruz. Şimdiye kadar önde gelen önemli edebiyat ve müzik adamlarından, sanat mekanlarına, önemli tarihi yer ve olayların geçtiği yerlere kadar bir çok konuyu, Azerbaycan aydınlarının tanıtımı ile verdik ve vermeye devam ediyoruz. Ayrıca, bu programlarımızda, anlatımda bulunan ziyalılar hakkında kısa bilgiler vererek onların Azerbaycan dışında da, daha çok tanınmaları ve bilinmelerini amaçladık.
2005 Ocak dönemiyle birlikte Azerbaycan’ın edebiyat, kültür ve sanatını tanıtmak için ayrı ve özgün bir program daha başlattık: “Bakü Esintileri”. Azerbaycan’ın başşehrinde yaşayan ve kültür-sanat faaliyetlerine ilgi duyan herkes çok yakından bilir ki, Bakü, dünyanın en zengin kültürel faaliyetlerine sahne olan bir şehirdir. Her bir faaliyet için sahip olduğu farklı mekanlarıyla, gün geçmesin ki dünya çapında bir oyuna, konsere, sanat etkinliğine sahne olmasın. Ayrıca, Azerbaycan sanat adamlarına da ayrı değer veren bir ülkedir. Düzenlenen görkemli “yubiley”ler, anma günleri bunun en bariz nişanesidir. İşte, programımızda TRT’nin yayınlarının ulaştığı her yere, Bakü’de gerçekleşen çeşitli kültür ve sanat etkinliklerini, tiyatro oyunları, konserler, opera ve bale gösterilerini, önemli şahsiyetlerin anma günleri vb. duyurmaya çalışıyoruz. Ayrıca programımızda, Azerbaycan’ın önde gelen bir sanatçısıyla söyleşiler yapıyor ve onların düşüncelerine de yer veriyoruz.
Bir haber programı formatında olan “Hazar’dan Bakış”ta ise, ülkede bir ay içerisinde meydana gelen önemli olayları ele alıyor, çeşitli özel dosyalar ve önde gelen analizcilerin değerlendirmeleri yoluyla dünyanın ilgisine sunmaya çalışıyoruz. Böylece, dünyanın en stratejik bölgelerinden birinin en önemli ülkesindeki gelişmelerden haberdar ediyor, hem de bu ülkenin sesini bu yolla da dünyaya duyurmaya çalışıyoruz.
Nihayet, “Hayat Akarken” programı ile, günlük hayatın içinden estantaneler veriyor, sıradan görünen ama hayatın içinden olan renklere dikkatleri çekmeye çalışıyoruz.
Kendi yaptığımız bu programların dışında, Türkiye’de üretilen çeşitli programlara da Azerbaycan kültürü, sanatı ve coğrafyasını tanıtıcı bölümler hazırlıyoruz. Bu cümleden, farklı programlara Azerbaycan edebiyatı ve edebiyat adamlarıyla ilgili bölümler hazırlıyor, önde gelen sanatçıların kliplerini göndererek yayınlanmalarını sağlıyoruz.
Yine, TRT radyolarına Azerbaycan kültür ve sanatına ilişkin bağlantılar yapılmasını sağlıyor, yapılan programlara çeşitli katkılar sağlıyoruz.
Bunların dışında, Azerbaycan’la ilgili gelişmeleri tarafsız ve çarpıtılmaya meydan vermeden hem TRT televizyonları, hem de radyoları vasıtasıyla dünya duyurabilmek için hazırladığımız rutin ve özel haber çalışmalarımız da devam etmektedir.
Bütün bu çabalardan gayemiz, dost ve kardeş ülke Azerbaycan’ı layık olduğu şekilde tanıtabilmek, kültür ve sanatının gelişmesi ve tanıtımına elimizden geldiğince destek verebilmektir. Sanırım, kardeşliği gösterebilmenin en iyi ve verimli yolu da budur. Bakü Temsilciliği olarak, TRT’nin dost ve kardeş ülke Azerbaycan’ın kültürünün tanıtılmasında oynayabileceği rolün farkında olarak, sözden çok icraatı önemsiyor, Azerbaycan’ın kültürel inkişafında bir damla da olsa katkımız olmasına çabalıyoruz.

Abdulhamit Avşar
TUSİAB “Dialog” dergisi
Bakü, Sayı 18, Nisan 2005
Sayfa 40-42

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Selçukluların Tarih Sahnesine Çıktığı KAYIP ŞEHİR: CEND

Nehrin ötesi anlamına gelen “Maveraünnehr”, Ceyhun Irmağı’nın kuzeyinde uzanan merkezî Asya bölgesini anlatır.   Müslüman Araplar, bu tanımlamayı, Grekler ve Romalıların klasik literatüründe kullanılan “Transoksiyana” sözünün tam karşılığı olarak kullanmışlardır. Bölgenin güney sınırlarını Ceyhun Irmağı (Amuderya) belirlerken, kuzey sınırlarında da Seyhun Irmağı (Sirderya) uzanır. Maveraünnehr, tarihin ilk dönemlerinden itibaren önemli yerleşim yerlerinden biri olmuş, medeniyetlere, cihan imparatorluklarına beşiklik etmiştir. Anadolu’ya, adları, Ceyhan ve Seyhan olarak taşınan bu ırmaklar arasında uzanan uçsuz bucaksız toprakları bir tenakuzlar coğrafyası olarak tanımlamak yanlış olmaz… Buralarda seyahat ederken verimli ovaların hemen ötesinde ufukları kaplayan bozkırlar karşılar insanı… Seyredenlere azamet duygusu veren yüce dağların zirvelerinden ise karlar hiç eksilmez… Aynı zamanda bir imparatorluklar beşiğidir Seyhun ve Ceyhun arası engin topraklar… Renkli ve sonsuzmuş

Çöl Ortasındaki Medeniyet Havzası: TURFAN

Rus kâşif Kuznetsov, “Orta Asya’yı gezen herhangi birine ayrımların dışında aklında ne kaldığını soracak olursanız, size ‘çelişkiler’ diyecektir” der. Gerçekten de anayurdun uçsuz bucaksız coğrafyasında, her yerde ve her şeyde insanda hayranlık uyandıran bir tenakuzla karşılaşmak âdeta tabii bir durumdur. Kadim İpek Yolu’nun en önemli ticaret merkezlerinden biri olan Doğu Türkistan’ın Turfan şehri, bu çelişkilerin en bariz misallerinden biri olarak karşımıza çıkar.   Şehrin kuzeyinde uzanan efsanevȋ Tanrı Dağlarının 5445 metre yüksekliğindeki Bogda Tepesi, yılın her günü buzullar ve karlarla örtülü iken, d ünyanın Lut Gölünden sonraki ikinci çukurunda yerleşen Turfan ise, denizden 154 metre aşağıda kurulmuştur ve sıcaklık yılın pek çok ayı boyunca 40 derecenin üstünde seyreder, yazın ise 50 dereceyi bulur.   Bu sebeple "od vahası", “alev vahası” olarak da adlandırılır. Şehrin etrafını çevreleyen dağların adları da bu tenakuzu gözler önüne serer ve coğrafya hakkınd

ÖRNEK BİR BÜYÜKELÇİLİK

            Bugün bayram... Gönüllerimizin umutla dolduğu, sevinç içinde olmamız gereken günler, bugünler... Bu sebeple ben de bu anlamlı günde, ülkemiz için yurtdışında yapılan güzel faaliyetlerden söz etmek, bu konudaki hatıralarımdan yola çıkarak bazı gözlemlerimi aktarmak istiyorum. Örneğim de son yurtdışı görev yerim Kazakistan'dan olacak.               Öncelikle söylemek gereken, bulunduğum süre içinde ülkemizin Kazakistan'daki büyükelçiliğinin çok gayretli, samimi ve kardeşçe hislerle çalıştığıdır. Her düzeydeki büyükelçilik mensuplarının iki ülke ilişkilerinin daha da geliştirilmesi, güçlendirilmesi için nasıl samimi çaba gösterdiklerini görerek ülkem adına hep sevinmişimdir.               Elbette bunda, ülkemizin dış misyonlarındaki yeni görev anlayışının büyük rolü olduğu kuşkusuzdur. Ancak insan unsurunun da en az bunun kadar önemli olduğu da bir gerçek. Örneğin ben ilk gittiğimde Astana Büyükelçisi olan Sn. Nevzat Uyanık, Müsteşar Sn. Özlem Hersan idi ve onların lid