Söylemler ve ifade ediliş biçimleri, sosyal hayatın dönüşümü ve başkalaşımı konusunda da önemli ipuçları verir. Bu nedenle sözün yayılması ve dağıtılması temel rol oynar. Bunun içindir ki, bizim kültürümüzde olumsuz söz ve davranışların aleni hale getirilmesi, "kötü söz"ün yaygınlaştırılması hoş karşılanmaz. Tekrarlanarak ve yaygınlaşarak sıradanlaşan, olumsuz söz ve davranışların başkalarında bir tür zihinsel meşruiyet kazanacağına, bunun sonucu olarak da toplumu toplum yapan değerleri aşındırma tehlikesi taşıdığına inanılır. Bu değerlerin başlıcalarından biri de mahremiyet duygusudur.
Bilindiği gibi her toplum, kendi sosyal ve kültürel dinamikleri, inanç sistemlerinin oluşturduğu bir mahremiyet duygusuna sahiptir. Bu olgu, sosyal istikrarı, aile ve toplum ilişkilerinin sağlıklı işlemesini sağlayan en önemli hususlardan biridir. Ayrıca bir sosyal denetim rolü oynayarak çeşitli olumsuz durumların yaşanmaması için de hayati bir rol oynar.
Ne var ki sosyal medya ile önümüze açılan yeni çağ, mahremiyet olgusunu derinden sarsmış ve bir anlamda "mahremiyet yokluğu" olarak tanımlanabilecek bir ortam meydana gelmesine zemin oluşturmuştur.
Öte yandan, uzun zamandır sosyal medya ve mahremiyet ilişkisi üzerine bir çalışma yapmayı düşünüyordum. Önce bir öğrencim sosyal medyanın mahremiyet anlayışındaki değişime etkisini ele alan bir tez çalışması yaptı. Ardından konuyu derinleştirerek başka bir boyutuyla incelemeye ve sosyal medya mecralarının toplumumuzdaki ahlak anlayışındaki değişime etkisini ele almaya karar verdim. Çalışmanın amacını da sosyal medyanın sağladığı görünmezlik ve bireyselliğin toplumdaki ahlaki söylem ve davranışları nasıl etkilediğini anlamaya çalışmak olarak belirledim.
Çalışma uzun sayılabilecek bir süre devam etti. Çünkü çalışmanın doğası gereği belli kısıtlılıklar ve riskler mevcuttu. Bu zorluklara rağmen, inanç ve geleneklerimize son derece aykırı söylem ve davranışların sosyal medya ortamında nasıl sergilenerek yaygınlaştığı ve sıradanlaştırıldığını anlamaya çalıştım. Bunun için kamuya açık paylaşımların söylem ve içerik analizlerini yaptım, elden geldiğince çeşitli kişilerle sosyal medya ortamında derinlenmesine görüşmeler gerçekleştirdim. Bu yolla, bu tür söz ve fiilleri niçin sergileme ihtiyacı duyduklarını anlamaya çaba gösgerdim.
Çalışmada elde edilen verilerin analizi sonlandırılıp çalışma metinleştirildiğinde daha açık görülebilecek ama hemen altını çizmeliyim ki, sosyal medya mecraları, toplumumuzun sosyal ve kültürel değer anlayışında derin bir çözülmeye yol açmaya başladığı dikkat çekmektedir. Öyle ki geleneksel mahremiyet anlayışımızda iması bile büyük cesaret gerektiren söz ve ifadeler, tutum ve davranışlar oldukça yaygın bir şekilde ortaya konulmakta, doğallaşmakta ve sıradanlaşmakta tehlikesi taşımaktadır. Geniş sayılabilecek bir kitle bu tür söz ve tutumları kamuya açık olarak paylaşmaktadır.
Altını çizmek istediğim bir başka husus da mahremiyet duygusunun "gönüllü" yok edilmesi ve değerlerin çürütülmesinde önemli bir başka etkenin daha var olduğuna ilişkin bir kanaate ulaştığımdır. Evet, çıkar amaçlı hareket eden ve insanları tuzağa düşüren çeteleri biliyoruz ama araştırma sonucu varılan bir başka kanaat de Türk toplumunun aile, insan ve toplum ilişkilerini belli bir strateji ile bozmaya yönelik trol ve bot hesapların devrede olduğudur.
Özetle, sosyal medya ortamında, günlük tartışmalar, konular gölgesinde göremedimiz, farkına varamadığımız ancak Türk toplumunu, ahlak anlayışını, insanlar arası ilişkileri çürütmekte olan bir tablo kendine zemin bulmuş durumdadır ve gün geçtikçe yaygınlaştığı görülmektedir.
Bu ise özellikle üzerinde durulacak önemli bir konudur elbette. Çünkü, yaşamakta olduğumuz günlük hayat içerisinde gözlemlediğimiz ve her geçen gün yaygınlaşması ve sıradanlaşması karşısında şaşırdığımız manzaranın ortaya çıkmasında sosyal medya platformalarının ardında güçlenip yaygınlaşan bu gelişmenin büyük etkisi olduğu kuşkusuzdur. Yaygınlaşan olumsuz söylem ve davranışlar mahremiyet, başkasından utanma, ayıp gibi duyguların törpülenmesine, anlamını yitirmesine yol açmaktadır.
Daha da önemlisi, araştırma boyunca dikkatimi çeken bir başka hususun bugün tanık olduklarımızı gölgede bırakabilecek boyutta olduğunu ifade etmeliyim. Bu bağlamda aile kavramını temelden sarsacak nitelikte paylaşımların sayısının hızla arttığı ve yaygınlaştığı dikkat çekmektedir. Bunun ise daha büyük bir sosyal yıkıma yol açma tehlikesi taşıdığı açıktır.