Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İlham Tohti Olayı ve Çin’in Doğu Türkistan’daki Son Katliamı

Doğu Türkistan’da kanlı olaylar bir türlü sona ermiyor. Çin, bahaneler meydana getirerek kışkırtmalarda bulunuyor ve ardından acımasızca katliamlar yapmaya devam ediyor. Daha Ramazan Bayramı’nda Yarkent’te meydana gelen olaylarda yüzlerce insan katledilmiş, iki köy tamamen haritadan silinmişti. Sarı alan Bayangolin bölgesi, pembe bölge ise olayların yaşandığı Bügür ilçesidir 21 Eylül’de de bu kez başkent Urumçi’nin güneyinde yer alan Bayangolin bölgesinin Bügür ilçesinden katliam haberleri geldi. Tarafımızdan sosyal medya aracılığıyla hemen ertesi günü duyurulan bu olayda ilk gelen haberler, 2 kişinin öldüğü ancak çok sayıda yaralının olduğuydu. Çin medyası buna bir patlamanın neden olduğunu ileri sürüyordu.  Ancak bugün Çin’in foyası meydana çıktı. Önce Batı basınında ölü sayısının ilk açıklanandan daha fazla olduğu haberleri yer aldı ardından Çin resmi ajansı Xinhua, 40 “isyancı”nın öldürüldüğünü, 100 civarında yaralı olduğun, bu sırada 6 sivil ve dört güvenlik görevlisini

Azerbaycan’da Uygur Türklerinin Kültürel İzleri

Milattan önce ve hemen sonraları çeşitli Türk boylarının bölgeye gelerek yerleşmeleri sonucu Azerbaycan’ın kuzeyi daha 7-8. yüzyıllarda tamamen Türkleşmişti. Bu Türkleşme, 13 ve 14. yüzyıllarda da Yüzyılla birlikte de Moğol orduları ile gelen Uygur, Başkurt, Tatar vb. Türk topluluklarının bölgeye daha önce yerleşen Oğuz, Kuman (Kıpçak) Türkleriyle harman olmaları ile birlikte Güney Azerbaycan’ı da kapsayacak bir şekil almıştır. Timur’la birlikte yeniden canlanan Türk boylarının hareketlenme süreci ile de büyük ölçüde bugünkü görünümüne kavuşmuştur. Nitekim, Azerbaycan’ın etnik tarihi konusunda en önemli uzmanlardan biri olan Mireli Seyidov “…Azerbaycan halkının etnik terkibinde … müeyyen derecede terkibde iştirak etmiş Uygurlarda…” diyerek bu gerçeğin altını çizmektedir. Azerbaycan coğrafyasının hali hazırdaki etnik görünümünün ortaya çıkış sürecinde İlhanlı döneminin (1258–1336)  özel bir yeri vardır. Çünkü İlhanlılarla birlikte, Anadolu ve Azerbaycan’a yeni ve yoğun bir Türk nüfus

Kafkas İslâm Ordusu: Bir Kardeşlik Öyküsü

“Bu, aslında 15 Eylül’de yayınlanması gereken gecikmiş bir yazıdır. Ne var ki, geçirdiğim bir rahatsızlık dolayısıyla ancak imkân bulabildim.” Rusya’da Bolşeviklerin 1917 Ekim Devrimi sonrası iktidarı ele geçirmelerinden Güney Kafkasya’da ciddi bir siyasal boşluk ortaya çıkmıştı. Bundan yararlanan Bakü Bolşevikleri bağımsızlıklarını ilan etmişler ve 31 Ekim 1917 tarihinde Stefan Şaumyan liderliğinde Bakü Sovyet Komünü (Hükümeti) kurulmuştu. Komün, asıl olarak Rus ve Ermeni üyelerden oluşuyordu. Çünkü 19. yüzyıl sonlarından itibaren Bakü önemli bir sanayi merkezi haline gelmiş, yaşanan göçler sonucu kentte ciddi bir işçi nüfusu meydana gelmişti. Azerbaycan tarihinde “26’lar Konseyi” olarak da adlandırılan Şaumyan hükümetinin amacı, Bakü’yü Azerbaycan’dan ayırarak Sovyet Rusya ile birleşmekti. Sovyet Devrimi’nin liderleri de bu politikayı destekliyor ve Bakü’nün Azerbaycan’dan ayrı bir hukuksal statüye sahip olmasını istiyorlardı. Onlara Bakü’nün, tarihsel olarak Azerbaycan’ın bir p

“Türk”, Yalnız Türkiye Türkleri midir?

Türkiye Cumhuriyeti ilan edildiğinde, bağımsız bir devlet halinde başka hiçbir Türk devleti yoktu. O dönem, “Türk” adının yaşatılması ve var kılınması o kadar önem taşıyordu ki, bu yeni devleti kuran Milli Mücadele kadrosu hiç tereddüt etmeden, “Türk” adını ön plana çıkardı ve devlet adı yaptı. Yeni bir vatandaşlık kavramıyla, Türk sözü kültürel bir tabana oturtuldu. Cumhuriyetin sınırları içerisinde yaşayan ve devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes “Türk” olarak adlandırıldı. Bu yanlış bir yöntem değildi. Çünkü bazı küçük azınlıklar dışarıda bırakılırsa, yeni devletin sınırları içerisinde yaşayan hemen herkes, en azından kültürel anlamda Türklük dairesi içerisindeydi. Ayrıca, uzun yıllar, karşılarına çıkan ve çıkarılan çeşitli etnik tahrikler rağmen, imparatorluğun selameti açısından kendi etnik kimliklerini geri planda tutmaya çalışan Türklerin, bir milli bilinç etrafında birleşebilmesi ve ulus yapılarını sağlamlaştırması için de bu gerekliydi. Fakat aynı dönemde, gerek