Çocukluğumda
annemden dinlediğim ve beni çok etkileyen bir anısı vardır. 1961 yılı baharında
aylarında bir grup Uygur, Doğu Türkistan’dan Afganistan’a geçmek için yola
çıkarlar. Nisan ayındadırlar ancak dünyanın en yüksek platosu olan Pamir
Yaylası ve yüksek dağların eteklerinden geçmek zorunda olduklarından her yer
karlarla kaplıdır.
Haftalarca
yürüyerek yol almak zorunda kalırlar. Geceleri, ıssız ve karlı dağ sırtlarında
açık arazide konaklamak zorunda kalırlar. Çoğu gün üzerleri karla örtülmüş olarak
uyanırlar. Ellerinde güvenliklerini sağlayacak doğru dürüst bir bıçak bile
yoktur.
Yine
bir gece, ıssızlığın ortasından bir grup aç kurt belirir. Kafilede büyük bir
panik baş gösterir. Herkes, özellikle kadınlar ve çocuklar korkuyla titreşmeye
başlarlar. Hakim olan düşünce, artık hayat yolculuklarının burada
sonlanacağıdır.
Bu
sırada kafile başkanı olan Mehmetcan Karim birkaç adım öne çıkarak kurtlarla
konuşmaya başlar. Ve onlara şöyle seslenir: Ey kurtlar! Biz, vatan için
vatanından ayrılmış bir kafileyiz. Hür dünyaya geride bıraktığımız milyonlarca
kardeşimizin durumunu, onlara yapılan zulüm ve işkenceyi anlatmak için bu yola
çıktık. Siz bize saldırır ve yok ederseniz, o milyonlarca Müslümana da saldırmış
olursunuz. Bırakın, biz yolumuza devam edelim.
Annem,
bu konuşmadan sonrasını hep gözü yaşlı olarak tekrarlar ve “Kurt sürüsü, bir
süre bizi süzdü. Sonra geri dönüp gittiler. Bu inanılmayacak bir olaydı” derdi.
Evet,
böyle bir liderdi Mehmet Cantürk ya da Uygurlar arasındaki adıyla Mehmetcan
Karim.
20.
yüzyılda yeniden Anadolu topraklarına gerçekleşen Uygur yerleşiminin öncü
isimlerinden biri olan Mehmet Cantürk, 1965 yılından beri Kayseri’de yaşıyordu.
Mehmet
Cantürk’ün Doğu Türkistan konusundaki mücadelesi daha anayurdundan ayrılmadan
başlamıştı. Ülkenin 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti tarafından işgalinden sonra,
uygulanan baskı ve zulümler, asimilasyon politikaları karşısında Doğu Türkistan
davasının ülke dışında yürütülmesinin önemini anlamış, demir perde arkasında
yaşananların duyurulması için özgür dünyaya çıkmanın gerekliliğini hissederek
ilk mücadelesini başlatmıştı.
Tanınan
bir din adamı olmasından dolayı sahip olduğu nüfuzdan yararlanarak Afganistan
hükümeti ile temasa geçmiş, Uygurların Afganistan’a mülteci olarak kabul edilebilmesi
için girişim başlatmıştı. Dönemin Afgan diplomatları ile temasa geçerek bu
talebin gerçekleştirilmesinde büyük rol oynamış ve bunun sonucu olarak, 1961
yılında 500 civarında Uygur Türkü’ne Afganistan’a çıkma izni verilmiştir.
Mehmet
Cantürk, üç büyük kafile halinde yola çıkan Uygurların ilk kafilesinde yer
almış ve liderlik ettiği kafileyi zorlu Pamir Yaylası ve Himalaya eteklerini
takip ederek -üç ay süren zorlu bir yolculuktan sonra- Kabil’e götürmeyi
başarmıştır.
Afganistan’a
geldikten sonra da ilk iş olarak, vatandan ayrılma gerekçesine uygun bir
şekilde Doğu Türkistan’la ilgili faaliyetler organize etmeye başlamıştır. Ne
var ki kısa bir süre sonra Çin, Afganistan’a bu mültecilerin iadesi için baskı
yapmaya başlayacaktır. Ancak,burada da yine Cantürk’ün lider kişiliği ortaya
çıkacak ve Afgan Hükümetini ikna ederek, başka bir ülkeye gidinceye kadar
ikamet izni verilmesini sağlayacaktır.
O
dönemde Mehmet Cantürk’ün liderlik ettiği Uygurları kabul etme ihtimali olan üç
ülke vardır: Suudi Arabistan, Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye.
Başlangıçta Suudi Arabistan ön plandadır. Ancak, Mehmet Cantürk, Doğu Türkistan
Davasının en iyi şekilde Türkiye’de yürütülebileceğini bildiğinden, Türk
Büyükelçiliği ile temasa geçmiş ve Anadolu’ya gitmek için çaba göstermeye
başlamıştır.
Bu
sırada ailesini ihmalden, Çin tarafından gerçekleştirilebilecek bir suikasta
kadar birçok zorluk ve tehlikeye göğüs gererek azimle çalışmaya, Türk
Büyükelçiliği ile sıkı temasta bulunmaya devam etmiş ve sonunda amacına
ulaşmayı başarmıştır. O sırada Türkiye’ye
yerleşmiş olan İsa Yusuf Alptekin ve Mehmet Emin Buğra gibi liderlerle de temas
kurarak, onları durumdan haberdar eden de odur.
Sonunda
1965 yılının Ekim ayında 100 ailelik ilk Uygur grubu Türkiye’ye gelmiş ve
Kayseri merkeze yerleştirilmiştir. İki yıl sonra da yaklaşık 40 ailelik yeni
bir grubun daha gelmesiyle, Eratnalılardan yüzyıllar sonra en büyük Uygur
topluluğu Anadolu’ya gelerek Kayseri’ye yerleşmişlerdir.
Cantürk,
Kayseri’de de “vatan için vatandan
ayrılma” idealine sadık kalarak mücadelesine ara vermeden devam etmiştir.
Kurduğu dernekler yoluyla siyasal, sosyal ve kültürel birçok faaliyette
bulunmuş, Doğu Türkistan davasının Türkiye kamuoyunda tanınmasında büyük rol
oynamıştır. Bu uğurda suikast dâhil birçok zorluk atlatmış ancak mücadelesinden
vazgeçmemiştir.
Mehmet
Cantürk, Doğu Türkistan davasının önderlerinden biri olmasının yanı sıra önemli
bir bilim adamıydı. Özellikle Sahih-i Buhari konusunda önde gelen uzmanlardandı
ve Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde uzun yıllar öğretim görevliliği
de üstlenmişti.
Onun
bu fedakârlığı Türkiye’deki Uygurlar tarafından da hiç unutulmamış, Bağımsız
Doğu Türkistanlılar Derneği Başkanı merhum Abdulmecit Avşar’ın girişimleri ve
Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin vefakârlığı sonucu, daha hayattayken -2013
yılında- adı yaşadığı sokağa verilmiştir.
Zengin
bir kütüphaneye de sahip olan Mehmet Cantürk ağabeyin hayat öyküsünün yazılması
ve gelecek nesillere aktarılması onun aziz hatırasının unutulmamasını
sağlayacaktır.
Ruhu
şad olsun.