Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan, Özbekistan’a en üst düzeyde ziyarette bulunarak, uzun
yıllardır iki kardeş ülke arasında süregelen soğuk ilişkilerin ortadan
kaldırılması için önemli bir adım attı. Birçok bakanın yanı sıra Genelkurmay
Başkanı ve MİT Müsteşarının da Cumhurbaşkanı’na eşlik etmiş olması, ziyarete
verilen önemi de açıkça ortaya koymaktadır.
Bu
ziyaretin, pek çok önemli yönü olduğunu düşünüyorum. Öncelikle, ziyaretin başkent
Taşkent’te değil de, Semerkant’a yapılmasının altının kalın çizgilerle
çizilmesi gerektiğini düşünüyorum. Niye mi?
Erdoğan,
Semerkant’ta ilk olarak, Özbekistan’ın kurucu Cumhurbaşkanı İslam Kerimov’un
mezarını ziyaret etti. Bu önemlidir, çünkü estirilmeye çalışılan rüzgarlara
rağmen Türkiye’nin Kerimov’un şahsına ve aynı zamanda onun inşa ettiği Özbekistan
siyasal sistemine karşı önyargılı bir tutumunun olmadığı anlamına gelmektedir.
Öte
yandan Semerkant’ın bir başka özelliği de Timur İmparatorluğu’nun başkenti
olmasıdır. Bilindiği gibi, devlete adını veren Timur, Yıldırım Beyazıt’la
savaşından dolayı, Türkiye tarihçiliğinde pek çok kimse tarafından
ötekileştirilir. Bu anlamda Erdoğan’ın, Osmanlı’nın varisi Türkiye Cumhuriyeti’nin
cumhurbaşkanı olarak, doğrudan Semerkant’ta gitmesi ve Timur’un kabrini ziyaret
etmesi bu anlayışa en üst düzeyde bir reddiye anlamını da gelmektedir. Bunun
yanı sıra Özbekistan’a da, ortak tarihin bu en tartışmalı konusu üzerinden, geçmişten
bugüne iki Türk coğrafyası arasındaki tüm soğuklukların sona erdirilmesi
gerektiği mesajı verildiği söylenebilir.
İmam
Buhari ve İmam Maturidi’nin türbelerine yapılan ziyaretlerin de ayrı bir anlamı
ve vermek istediği mesaj olduğu açıktır. İslam tarihinde de çok büyük izler
bırakan bu iki büyük şahsiyet, Türkistan ve Türkiye Türklerinin dini anlayışlarının
şekillenmesinde son derece önemli bir yere sahiptir ve “ortak ata”dırlar. Dolayısıyla
bu ziyaretler, dini ve kültürel mirasın aynılığına da vurgu yapmakta ve benzer
köklerden neşet edilip, beslenildiğinin altı çizilmektedir.
Günümüz
açısından baktığımız da ise, Türkiye ile Türkistan arasında zayıf kalmış temel
bir halkanın güçlendirilmesi yolunda önemli bir adım atıldığı görülmektedir.
Çünkü Özbekistan, Türkistan’ın yani Orta Asya’nın kalbi durumundadır. Özbekistan
olmadan, Orta Asya’nın birliğinden, bütünlüğünden söz etmek mümkün değildir. Orta
Asya’da kurulan ve dünyayı idare eden imparatorlukların mirasını, büyük ölçüde,
bu ülke temsil etmekte ve bu anlamda gelecek potansiyelini de bünyesinde
barındırmaktadır.
Öte
yandan her geçen gün daha da büyüyen Türkiye’nin Özbekistan’la ilişkilerinin güçlenmesi
demek, her iki ülkenin tarihi coğrafyasının derinliğinin artması ve tahkim
edilmesi demektir. Bu bağlamda Özbekistan’ın vizeyi kaldıracağının açıklanması son
derece önemli ve heyecan verici bir gelişmedir. Karşılıklı seyahatlerin
artması, sivil toplum örgütlerinin temaslarının güçlenmesi, yüzyıllar boyu ayrı
kalmış Türkiye ve Türkistan halklarının ortak tarih ve kültür mirası etrafında
yeniden kaynaşmasını hızlandıracağı gibi, siyasal ve ekonomik ilişkilere de büyük
ivme kazandıracaktır.
Dolayısıyla,
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Özbekistan ziyareti büyük ümitleri de beraberinde getirmiştir.
Tabii burada, Kerimov’un vefatından sonra geçici devlet başkanlığı görevini
üstlenen ve cumhurbaşkanlığının da en büyük adaylarından biri olan Başbakan Şevket
Mirziyayev’in de ortaya koyduğu perspektifin de rolü unutulmamalıdır.
Temennimiz,
bu gelişmeyi kendileri için tehlikeli görüp, araya yeniden soğukluk sokmaya
çalışacak iç ve dış mihraklara karşı uyanık olunması ve fırsat verilmemesidir.