HOCALI’YI ANLAMAK-ANLATMAK
TRT
Bakü Temsilciliği olarak Hocalı faciasını, o dehşet günlerini yaşayanları konu
alan bir belgesel çekimi için Pirşahı kasabasına gitmiştik.
Çekimlere
başladık. Görüştüğümüz her bir fert, insanı dehşete sürükleyen şeyler anlatıyordu:
Küçücük bir şehir etrafında üç ay süren
kuşatma… Her türlü ağır silahlara sahip 366. alay… Türlü imkansızlıklara rağmen
direnmeye ve ayakta kalmaya çalışan bir avuç Hocalı sakini…
Ve
nihayet 1992’nin 25-26 Şubat'ı... O meşum gece… Etraftaki dağlardan, ormanlardan
ateş kusmaya başlayan tanklar, makineli tüfekler... Her bir merminin, her bir
top ateşinin hedefinde bir insan… İnsanlarla beraber haykıran, ağlaşan
hayvanlar, yer ve gök… Dehşet içinde dört bir yana dağılarak, Ermeni terörünün,
366. alayın karanlık emellerinden bembeyaz karlara sığınan çocuklar, kadınlar,
ihtiyarlar…
O
soğuk kış gecesinin karı, buzu, ayazı Ermeni dehşeti karşısında masum birer
sığınak haline gelmişti Hocalı’da yaşayanlar için… İnsanlar gecelik
kıyafetleriyle, yalın ayak fırlamıştı meşeliklere, dağlara… Pirşahı’da yaşayan Nazile Selimova, şöyle anlatıyordu
o kıyamet gününü: “O gece, öyle bil ki, kar üstüne kar yağmıştı. O karın
üstünde ilerleyen insanlar, kendilerine bir aydınlık huzmesi arıyorlardı… Ay
Allah, biz nereye gidelim, hangi yana kaçalım. Karlı ırmağı, buz gibi soğukta
kim yalın ayak geçebilir. Korku öyle şey ki, buz gibi suları gece geçip gittik.
Derelere tepelere düşmüştük. Nine torundan, baba çocuktan, anadan ayrı
düşmüştü. Arayıp bulamıyorduk ki, hay Allah, hangi yöne gidelim.”
Ama
bu kaçış da fayda vermemişti Hocalı Türkleri’ne. Ermeniler, dağların arasında
da pusu kurmuşlardı…
Hocalı’nın
içinde yaşanan cehennem ateşinden kurtulabilenler bu defa pusulardan açılan ateşlerle
hayatlarını kaybetmeye başlarlar. Toprağın beyaz örtüsü kırmızıya dönüşür kısa
zamanda… Ama bu vahşeti türetenler ve onlara destek verenlerin yüzleri ise azıcık
da olsa kızarmaz.
Ve
700'ye yakın ölü, 1200’den fazla esir... Tamamen yok edilmiş 10 aile, hem anne
hem babasını kaybeden 25, anne ya da babasını kaybeden 130 çocuk… Bu sayıların
birkaç bin nüfusu olan bir şehirde meydana geldiği düşünülürse, trajedinin
boyutları daha iyi anlaşılacaktır…
Pirşahı'da çekimlerimize devam ettikçe; daha konuştuğumuz ilk insanın sözlerinden
itibaren hissetmeye başladığımız dehşet duygusu, içimizde daha da büyüdü… Ve
şunu düşünmeye başladık yüksek sesle… Eğer soykırım bu değilse nedir peki?
Doğrusu
Hocalı’dan alınacak çok dersler var… Orada “kan yaddaşlarımızı” tazeleyecek çok
ibretlik sahneler var… Ve de orada Ermenilerin daha önceleri de kendileri yapıp
bizi itham etmelerine cevap verecek çok somut deliller var.
Çok
uzun yıllar Türkler sustu, Ermeniler ise yalandan hakikat çıkarmak üzere her
türlü çareye başvurdular… Türk
milletinin hiçbir zaman yapmadığı, yapamayacağı şeyleri omuzlarına yüklediler…
Maalesef bunda büyük ölçüde başarılı da oldular… Halbuki 1905’te, 1907’de,
1915’te, 1918’de, 1920’de, 1921’de …, Bakü’de, Erzurum’da, Zengezur’da,
Iğdır’da, Guba’da, Adana’da, Şamahı’da, Antep’te, Karabağ’da, Van’da… teröre
başvuran ve yüz binlerce insanı katledenler Ermeni çetelerden başkaları değildi. Kars’ta, akan kanların ırmak olduğuna şahit olanlar; Şamahı’da
camiinin içinde yakılarak öldürülenlerin feryatlarını işitenler anlatıyordu
bunları… Yüzlerce binlerce şahit vardı, belge vardı, bilgi vardı… Ama biz anlatamadık…
Çünkü düşündük ki, sineklerle uğraşmaya gerek yok. Ancak, bugün bunun yanlış
olduğu ortaya çıktı…
Ve artık,
Ermeni çetelerin aslında neler yapabileceklerini, yaptıklarını ispat etmemize yarayacak
yaşanmış bir olay da var önümüzde: Hocalı. Ben düşünüyorum ki, Türkiye ve
Azerbaycan olarak Hocalı’da yaşananlar, oradaki insanlık trajedisi iyi
anlatılabilirse, geçmişte yaşananlar konusunda dünya kamuoyu
daha iyi aydınlatılabilir… Bugün; insan hakları kavramının, yaşama haklarına
saygının bu kadar önemli olduğu, yapılanın daha kolay tespitine imkan sağlayan
teknolojinin bu kadar geliştiği bir çağda, küçücük bir şehre sığınan insanları
böylesine acımasız katledebilen bir ruh hali, iyi sergilenebilirse, geçmiş
dönemlerde yaptıkları vahşet de daha kolay anlatılabilir.
Bunun
için, hiç bıkmadan, yılmadan Hocalı katliamı anlatılmalı ve yaşananlar insanlığın
önüne konulmalıdır. Ayrıca, Hocalı’da yaşananları ve bunun arkasındaki olayları
iyi tahlil edebilmek, “kan yaddaşımız”ı diri tutabilmemize de yardımcı
olacaktır.
525-ci
Qezet
25.02.2006