Birinci Dünya Savaşı’ndan İstiklal Savaşı’na bir çok cephede görev
yapmış olan Emekli Kurmay Albay Rahmi Apak, “Yetmişlik Bir Subayın Hatıraları”
adlı kitabında, konumuz açısından çok dikkat çekici bir olaya yer vermektedir. Apak,
Birinci Dünya Savaşı sırasında,
Malazgirt Ovası civarında Ruslarla yapılan bir çarpışma sonrası ilginç bir
olaya tanık olmuştur. Apak’ın anlattığına göre, bu savaşta Rus birliği mağlup
olur ve geri çekilir. Birliğin emir subayının odasına giren Türk subayı masanın
üzerinde, “Azeri şivesi” ile yazılmış
bir mektup bulur. Mektupta şu ifadeler yer almaktadır:
“Ey Müslüman ve Türk kardeşler, Rus’un kuvveti kırılmıştır. Bilhassa Girmanya
cephesinde çok kırgına uğramıştır, fakat Rus’un bir taktikası vardır. Her yerde
kuvvetlerini zayıf bırakır, bir yere toplar ve oradan saldırır. Eğer siz de
bütün cepheden birden taarruza kalkarsanız onu yenersiniz. İnşallah Kars’ta
görüşürüz…”
Apak’ın sonradan öğrendiğine göre, bu mektubu bırakan subay, Rus ordusu
saflarında görev yapan Azerbaycan Türklerinden Süleymanov’dur. Apak’ın yalnızca
soyadını zikrettiği Süleymanov, bu davranışıyla Türk ordusuna önemli bir
destekte bulunmuş; ayrıca emrindeki askerleri farklı taraflara yönlendirerek
Türk ordusunu ciddi bir tehlikeden de uzaklaştırmıştır. Apak, “yiğit” olarak tanımladığı bu
Azerbaycanlı subayın, kendi hayatını riske atarak yaptığı bu hareketi, “unutulmaz” olarak niteler ve ilgili
bölümün başlığını “Türk’ün Büyük Evladı
Süleymanof” koyar.
Gerçi Süleymanov olayı Doğu
cephesinde yaşanmıştır. Ancak, Anadolu’nun işgal görmüş her yerinde, Osmanlı
ordusunun savaştığı her cephede az ya da çok gönüllü olarak kardeşlerinin
yanına Türk dünyasının dört bir yanından savaşmaya gelmiş insanların olduğu bir
gerçektir. Örneğin, Kut-ül Amare yani Irak cephesinde savaşmak üzere, içlerinde
Kazan Türklerinden Uygur Türklerine, Başkırt Türklerinden Özbek Türklerine
kadar birçok gönüllü askerden oluşturulan “Asya Taburu”ndan kaçımızın haberi
vardır?
Dış Türkler, Birinci
Dünya Savaşında Osmanlı Devleti’ne destek için her ne kadar düzenli bir ordu
gönderme imkânından mahrum idilerse de, bireysel olarak Osmanlı Ordusu
saflarında savaşmaktan, mali yardımlarda bulunmaktan, dayanışma göstermekten
imtina etmemişlerdir.
Bunun içindir ki bugün,
Çanakkale Şehitliğini gezerken Türk dünyasının çeşitli yerlerinden gelerek,
Osmanlı ordusu saflarında savaşırken toprağa düşen askerler adına dikilmiş
mezar taşları dikkatleri çeker. “Tebriz”, “Bakü”, “Kırım” gibi yer adlarıyla
ebedileşen bu mezar taşlarının sembolik anlamı büyüktür. Burada şehit düşen ya
da gazi olanlar, hiçbir mecburiyetleri olmadıkları halde sırf kardeşlik
duygularıyla koşup gelmişlerdir, Anadolu’nun bu köşesine.
Ne yazık ki, Birinci
Dünya Savaşı’nda yer alan dış Türklerle ilgili kapsamlı bir çalışma
yapılmamıştır, bugüne kadar. Oysa böyle bir çalışma, Türk dünyasının duygusal
ve ruhsal bütünlüğünü ve dayanışma duygusunu göstermesi bakımında son derece
önemli olacaktır.
Çanakkale'de toprağa düşen tüm şehitlerin ruhu şad olsun.