Türkiye
Cumhuriyeti’nin ilanı, genel Türk tarihi bakımından da önemli gelişmelerden
biridir. Ülkenin iç siyasal hayatının yanında ülke dışında da önemli etkiler
doğurmuştur. Ancak, bu yeni rejime geçişin Dış Türkler, özellikle Türkistan
Türkleri arasında nasıl karşılandığı konusunda maalesef yeteri bilgilere sahip
değiliz.
Bunun
çeşitli nedenleri var kuşkusuz. Öncelikle, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan
edildiği tarihte, Türkistan coğrafyasının batısı Sovyetler Birliği’nin etkisine
girmiş, dolayısıyla gelişme Bolşevizm bakış noktasından değerlendirilen bir
olgu haline gelmiştir. Söylemlerde halkın düşüncesinden çok resmi söylem ön
plana çıkmıştır.
Buna
rağmen dönemin Orta Asya basınında ve arşivlerinde bu konuya ışık tutabilecek
önemli ipuçları da olmalıdır. Ne var ki, bugün beş ayrı cumhuriyete ayrılmış bu
coğrafyada Cumhuriyetin ilanının nasıl karşılandığına dair dönem basını
merkezli bir araştırma da yapılmamıştır ya da yapılmış olsa bile Türkiye’de
bilinmemektedir.
Diğer
taraftan konuyla ilgili sözlü tarih çalışmaları da yoktur. Oysa Orta Asya Türk
Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını elde ettikten sonra bu coğrafyada Türkiye
bağlantılı kurulan üniversitelerin ilk faaliyetlerinden biri saha çalışmaları
yoluyla dönemin tanıklıklarını kayda almak olmalıydı.
Cumhuriyetin
ilk ilan yıllarıyla ilgili olarak Türkistan’ın
doğusu yani Doğu Türkistan’la ilgili de benzer şeyler söylemek mümkün. Çünkü
1920’li yıllar Milliyetçi Çin işgal yıllarıdır. Bu dönemde basın fazla
gelişmemiştir ve var olanlarla ilgili de bir çalışma yapılmamıştır.
Ancak,
Türkiye’de cumhuriyet rejimine geçilmesinin Doğu Türkistan’a etkisi konusunda
1933 yılında kurulan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti (DTİC) olgusu önemli
ipuçları sağlamaktadır.
Öncelikle
kurulan devlet, Doğu Türkistan tarihinde ilk defa olarak cumhuriyet rejimini
benimsemiştir. Gerçi, çevre ülkeler de kendilerini cumhuriyet olarak kabul
ediyorlardı. Çin Cumhuriyeti, Kazakistan Sovyet Cumhuriyeti vb. gibi…
Ancak
kurulan yeni devletin cumhuriyet rejimini benimsemesinde Türkiye’nin bu rejimi kabul
etmesinin daha etkili olduğunu söylemek mümkün… Bu imkan veren çeşitli veriler
de mevcuttur. Örneğin, DTİC’nin kuruluşu sırasında hükümet çevresinde Türkiye’den
gelen danışmanlar bulunuyordu. Cumhuriyetin Başbakanı Sabit Damolla Türkiye’de
eğitim görmüş bir insandı. DTİC’nin milli marşının güftesini yazan Mehmet Ali Tevfik
de bir dönem Türkiye’de bulunmuştu.
Daha
da önemlisi DTİC, devlet bayrağı olarak Türkiye Cumhuriyeti bayrağını bire bir
kabul etmiştir. Ay-yıldızlı bayrak tüm ölçüleriyle aynen benimsenmiş, yalnızca
zemini mavi olarak seçilmiştir. Ve o günden sonra bu bayrak bütün Doğu
Türkistanlılar için ortak bir simge haline gelmiş, hangi siyasal yolu tutarsa
tutsun herkes tarafından benimsenmiştir.
Bu
tutum, Türkiye’de cumhuriyet ilanının Doğu Türkistan’da olumlu karşılandığı,
benimsendiği ve örnek oluşturduğunu göstermektedir.
Son
söz olarak şunu söylemek mümkün: Türkistan tarihiyle ilgili çalışma yapanların
dönemin basını ve diğer kaynakları üzerinde yapacakları çalışmalar hem bu
konuda daha aydınlatıcı bilgilere ulaşmamızı sağlayacak hem de bugünkü sosyal
ve kültürel ilişkilere katkı sağlayacaktır.